Sivilce sorunu yaşarken benzer yoğunlukta ve sıklıkta sivilce sorunu yaşayanları yıllarca dikkatli bir şekilde gözlemledim. Kendimde de yemek kültürümü ve birçok alışkanlığımı defalarca değiştirerek çeşitli deneyler yaptım. Bunlara da değineceğim.
Öncelikle bu akademik ve mesleki alanlarımın tamamen dışında, 20 yıllık gözlemlerime dayalı verilerden oluşan bir tez çalışmasıdır. Doğruluğu, geçerliliği teyit edilmemiştir. Bu yüzden bilimsel verilerle karşılaştırılmalı, tutarlılıkları test edilmelidir. İlgili araştırma ve çalışmalar ya da bu sorunları yaşayanlar için gözlemlerimin ve araştırmalarımın bir yardımının dokunacağını umuyorum.
Büyük Sır: Sivilce ve Mastürbasyon İlişkisi
Bana bu konuda en çok sorulan ve hiçbir elle tutulur bilimsel araştırması bulunmayan soru : Mastürbasyon sonrası sivilceler neden artar?
Normalde buna karşı cevabımı evrimsel dayanaklarla oluşturduğum hareket gereksinimi tezimle veriyordum ve tezim şuydu;
Metabolizma mastürbasyon sırasında yoğun fiziksel aktiviteli bir cinsel ilişki olacağını zannediyor. Mastürbasyon; büyük kentleşmeler, vücudun ihtiyaç duyacağı enerji kaynaklarına erişim, din ve para etkenleri ortaya çıkmadan önce bu kadar aşırı yapılan bir aktivite değildi. Doğal olarak metabolizmanın doğru şekilde yanıt verebilecek hızda evrimleşmesinin mümkün olması da beklenemez. Buraya kadar her şey harika gidiyor ancak öncülü bağlarken bir hata yapıyor ve şöyle düşünüyorum : karaciğer toksinleri ter yoluyla atmaya çalışırken herhangi bir fiziksel aktivite gerçekleşmediği için bu toksinler deri altında kalıyor ve vücudun bunu dışarı atması için iltihap gelişiyor.
Bunun üzerinde biraz şüphelendiğimde kaynağın karaciğer olduğu ve metabolizmanın bir hareket beklentisi olduğunda haklıydım. Toksin konusunda ise çok basit bir hata yaptığımı farkettim. Karaciğer vücudun ana detoksifikasyon organıdır ve birçok toksini nötralize edip safra yoluyla bağırsaklara veya idrar yoluyla böbreklere atar. Terde üre, tuz, su, biraz mineral ve çok çok seyrek şekilde ağır metaller ve endokrin bozucu kimyasalların yani toksinlerin atımı söz konusudur fakat bu herhangi bir sivilce sorunu yaratabilecek düzeye sebumdan daha yakın değildir.
Böyle saçma bir hatadan sonra metabolizma dinamiklerine daha çok dikkat ettim. Gözlemlerimin kesişim noktalarından yola çıkarak daha keskin bir tezin peşinde düştüm. Bunun için öncüllerimi daha dikkatli hazırlamakla başlamalıydım.
Birşeyler Değişiyor: Spor, Şeker ve Sivilce İlişkisi
Yoğun spor programlarımdaki gözlemlerimden bahsedeyim çok kısaca. Tezimde bunu kullanacağız. Yoğun spor yaptığımda sivilcelerim azalıyordu ancak dengeli olmuyordu ve ben de o kadar ağır spor yapamıyordum. Homo Sapiensten önce bir hayvan tarafından bu kadar çok yük ile her gün kovalanan bir insan olduğunu zannetmiyorum. Bu arada her zaman farkında olduğum da birşey var ortalama bir insana göre haddinden fazla hızlı bir şekilde yağ yakıyor ve çok hızlı kas kütlesi kazanıyorum. Bununla övünmeden duramıyordum, fakat madalyonun karanlık yüzü zannettiğinizden daha korkunç çıkacak.
Yıllarca birçok beslenme diyeti yaptım. Protein, karbonhidrat ve yağ makrolarını dikkatli ve kısa aralıklarla kestim. Değişim görmeyince (hatta kan basıncımın artması gibi geçici sorunlar görünce) makroları tümden bırakmaktan vazgeçip yemek kültürümle oynamaya başladım. Dana eti ağırlıklı tüketirken bunu bırakıp balık tükettim . Hiç tavuk ve hindi tüketmezken uzun bir süre de bunları tükettim. Yağlardan da zaten sağlıklı zeytinyağları tüketiyordum ancak hindistan cevizi yağı gibi daha farklı yağlarla değiştirip bir süre deneme yaptım. Yıllarca bazılarının faydasını gördüm ancak hiçbiri tam anlamıyla sivilceler üzerinde önemli bir etki göstermedi.
Birkaç sene önce süt ürünlerini bıraktığımda sivilcelerimin hafiflediğini farkettim. Bunları ayrıştırmaya başladım ve peynir, yoğurt gibi ürünlerden kaynaklanmadığını farkettim. Ayda en az 2-3 litre süt içiyordum sürekli. Bir süre laktoz intoleransım olduğunu düşünerek laktozsuz süt içmeye devam ettim fakat kısa süre sonra sivilcelerim yine parladı.
Bu arada rafine şeker kaynaklarını da büyük ölçüde bırakmıştım ancak atladığım birşey vardı : liften tamamen mahrum bırakılarak sıkılıp suyu çıkarılmış %100 meyvesuları.. Laktozun bir şeker türü ve %100 meyvesuyundaki şekerin hızlıca emildiğini fark ettiğim o an, henüz daha test bile etmeden Arşimet'in Eureka diye bağırışından hallice "Buldum ulan" diye heyecanlanmıştım.
Gerçekten de sivilce sorunum şekerin hızla metabolizmaya dahil olmasını engelleyince geçti. Bu arada beyaz ekmekten de uzak durmanız gerekiyor.
Arada birkaç sivilceyi göze alırken son dönemlerde artmış olan bazı sorunlarım dikkatimi çekti. Şekerimi ve tansiyonumu sık sık ölçüyorum. Şekerim kontrol altında olmasına rağmen tansiyonum garip hareket ediyor. Son 4-5 yılda çok basit işlerde bile hiperhidroz durumu yaşıyorum. Eklem ağrılarım fazla artmaya başladı gibi..
Yoğun sivilce sorunu ile birlikte fantastik ortak noktalar tespit ettiğim kişilerin sayısı da git gide artmaya başlamıştı.
Gözlemlere Dayalı Veriler
Yoğun sivilce ve cilt yağlanması sorunu yaşayanların %90'ından fazlasında;
Şekerin hızlı alımında yoğun bir şekilde yağlanma ve sivilce sorunu yaşıyor.
Aynı kişiler şeker kullanmasa bile mastürbasyon ile ortalama bir insandan katbekat daha fazla sivilce sorunu yaşıyor.
Aynı kişiler hiperseksüalite yaşıyor ve bununla birlikte mastürbasyon gereksinimi de artıyor.
Bu kişilerin çok büyük çoğunluğunda;
- Kas inşaası ortalama bir insana göre daha hızlı gerçekleşiyor,
- Metabolizma daha hızlı çalışıyor ve yağ yakımı daha az sporla çok hızlı gerçekleşiyor,
- Küçük yaralar dönem dönem mucizevi şekilde hızlı iyileşiyor,
- Kemik kırılması hiç yaşanmamış,
- Eklem ağrıları ve baş ağrıları yoğun oluyor,
- Farklı iltihap kaynakları da oluyor,
- Yaşıtlarından biraz daha yaşlı görünüyorlar.
İlkel Dermatoloji Biliminin Yüzeyselliği
Öncelikle bu alanda çalışan doktorlar ve bilim adamları bunu üstüne alınmasın. Felsefe de henüz ilkel bir bilim dalı.
Dermatolojinin yeterince gelişememiş bir bilim dalı olduğunu söylemeden geçmek topluma büyük haksızlık olur. Sivilce dışında da önemli cilt hastalıkları için halkın ciddi yan etkileri olmayan kaliteli bir tedavi yöntemi hatta çoğu zaman en azından bir tedavi yöntemi bulması mümkün olmuyor. Yıllarca kullandığım ilaçlar, gittiğim dermatologların böbreklerimde bıraktığı hatıralar bunun en güzel kanıtı. Yeterince antibiyotik bastıktan sonra sabun verip göndermeleri de manidar oluyor. Bu arada Roaccutane'da kullandım ancak o konu çok uzar ve sadece şunu söyleyebilirim bu konuda : Çözüm böyle isotretinoin etken maddeli bir ilaca kaldıysa sorunun kaynağı bulunmamıştır ve sorundan birkaç yıllığına ciddi yan etkilerle kaçınılmaktadır.
Şeker ve sivilce ilişkisini değerlendirirken bunu inceleyenler de direkt olarak ilk gördükleri şu çıktıya odaklanıyor;
Fruktoz'un karaciğerde metabolize olup yağ asitlerinin üretimini arttırması ve cilde potansiyel etkisi, aynı zamanda androjen hormonların salgılanması.
Mastürbasyon ve sivilce ilişkisinde de;
Testosteron, endorfin, oksitosin ve prolaktin gibi hormonların salınımlarının seviyesinin çok artması.. Fakat burada da direkt bir ilişki kurulmuyor. Sadece bu veriler mevcut.
Yüksek insülin seviyeleri ile başlayıp bir anda konuyla alakasız görünen hormonlara geçtik. Buradaki ortak noktayı hangi taşın altında buluruz sizce?
Kesişim Kümesi: IGF-1 (İnsülin Benzeri Büyüme Faktörü 1)
Vücutta her dokuda üretilen ancak üretiminin ana merkezi Karaciğer olan peptid yapıda insülin benzeri bir yapıya sahip bir hormon olan IGF-1. IGF-1 (İnsülin Benzeri Büyüme Faktörü 1) yukarıda bahsettiğim her aşamada mükemmel bir zanlı konumunda.
Peki nereden çıktı bu? Yüksek insülin seviyelerinin sebumla arasındaki en güçlü bağlantı IGF-1 büyüme hormonudur. İnsülin aşırı arttığında IGF-1 salgılanması da artar. Yani rafine şeker ve bahsettiğim diğer şeker kaynaklarının bağlantısı burada.
Mastürbasyon ne alaka? Mastürbasyon esnasında testosteronun bir anda aşırı yükseldiğini biliyoruz. Testosteron da IGF-1'in salgılanmasını arttırdığı özel olarak araştırılmasa da hayli bilinen bir fenomen.
Nedir: IGF-1
IGF-1 büyüme hormonudur. Ana işlevleri;
- Hücrelerin büyümesini ve farklılaşmasını teşvik eder,
- Hücresel DNA sentezini uyarır,
- Protein sentezini arttırır,
- Yağ metabolizmasını düzenler,
- Glikoz alımını ve kullanımını uyarır,
- Sebum üretimini teşvik eder.
X-MEN Bileşiği: Yüksek IGF-1
- IGF-1 aşırı yükseldiğinde bir süper kahramana dönüşmeye başlarsınız. Spor yaptığınızda kaslarınızdaki yırtıklar hızlıca onarılır ve kas inşaası ortalama bir insandan çok daha hızlı gerçekleşir,
- Metabolizmanız hızlanır ve yağ yakımınız artar, hızla kilo verebilirsiniz,
- Kemik yoğunluğunuz artar ve kırılma riski ortalama bir insana göre çok düşer,
- Hücre onarımını teşvik ederek yaralanmaların hızlı iyileşmesini sağlar, küçük yaralanmalarda daha belirgindir ancak büyük yaralanmalarda iltihap ortalamadan fazla olacağı için bu iltihabı dikkatlice kontrol altında tutmanız gerekecektir.
Deadpool'un Ölümü: Yüksek IGF-1
Hücreler uslu uslu çalışırken IGF-1 ortaya çıkar ve hepsine mobbing uygulayıp, ek mesai ücreti vermeden ve sigortalarını asgariden göstererek vergi kaçıran geçici bir şekilde verimi arttırır. Böyle şirketlerde uzun vadede neler olduğunu bilirsiniz.
Bu hormonun güzellikleri böyleyken bu seviyede bir hücre stresinin yaşatacağı sorunların ne kadar ölümcül olduğuna geçelim.
Yani yüksek IGF-1'e sürekli maruz kalmak;
- Hızlı büyüyen ve farklılaşan hücreler hücresel proliferasyon ve tümör oluşumunu anormal seviyede arttıracaktır,
- Kanserin size kendimce çok net bir tanımını yapsam bunu daha iyi açıklayacaktır. Kanser: "hücre bölünme hatasının ihmal edilme olasılığının artmasıdır",
- Akromegali yani hipofiz bezinde aşırı büyüme hormonu üretilmesi ile el, ayak, yüz kemikleri ve dokularda orantısız büyümeler oluşabilir,
- Hızlı Yaşlanma,
- Prognati,
- Artrit
Burada önemli bir bağlantı daha kuracağım. Yüksek IGF-1 seviyesinin hipofiz bezinde aşırı büyüme hormonu (GH) üreterek Akromegali yarattığından bahsetmiştim. GH henüz hafif düzeydeyken çarpıklık ortaya çıkmaz ama şunlar görülmeye başlanır;
- Hiperhidroz (Aşırı terleme),
- Eklem ağrıları,
- Sesin daha da kalınlaşması,
- Deride kalınlaşma,
- Yorgunluk
Tanıdık geldi mi?
Tersine Çevirsek: Düşük IGF-1
Ömür uzatma ile ilgili araştırmalarda hayvanlarda IGF-1'in düşük olduğu gözlemlenmiştir. IGF-1 düştükçe tüm canlılarda yaşlanma süresi de düşüyor. Birçok kanser türü riskinin de azaltılabildiği de savunulmaktadır. Ancak çok düşük olması da zayıf kas kütlesi, osteoporoz, çocuklarda gelişme geriliği, ince ve kırılgan deri, vücut yağının anormal dağılımı (genellikle abdominal bölgede artışı) gözlemlenmektedir.
Yani hayat aşırılıktan nefret eder, hayat denge ile meydana gelir ve denge ister.
Of lafa bak, bir anda çıktı.
Sonuç
IGF-1 Büyüme hormonumuz çok kolay uyarılıyor gibi görünüyor. Tavsiyem makalede de belirttiğim gibi bu hormonu tetikleyen unsurlardan uzak kalmanız. Aynı zamanda stres de IGF-1'in salınımında çok önemli bir etken konumunda. Meditasyon ve stres yönetimi konusunda kendinizi geliştirmeniz, psikolojik destek almanız hayati olabilir. Bunun üstüne bir check-up da iyi gider.